1950 senesinde başladığı Vefa Lisesi orta kısmından 1953, aynı okulun lise kısmı Fen kolundan ise 1956 yılında mezun oldu. Lisede Fen kolu öğrencisi olmasına rağmen Türkçe, İngilizce, Coğrafya, Resim-Sanat Tarihi gibi sosyal içerikli bütün derslerden üstün başarı gösterdi.
İlk ve lise öğrenimi sırasında derslere katılımı, zekâsı, çalışma disiplini ve şahsiyetiyle arkadaşlarının ve hocalarının takdirini kazandı. Fen kolu öğrencisi olması, teknolojiye ilgisi ve mühendisliklerin gözde meslek olması sebeplerinden dolayı uçak mühendisi olmak istiyordu. Ancak üniversiteye giriş sınavları öncesinde yapılan istişareler neticesinde, hocası Mehmed Zahid Kotku tarafından farklı bir alana yönlendirildi
1956 senesinde girdiği İstanbul Üniversitesi Arap-Fars Filolojisi bölümünden 1960 yılında mezun oldu. Bölüm derslerinin dışında Ortaçağ Tarihi ve Sanat Tarihi bölümlerinin derslerini takip ederek bu alanlarda sertifikalar aldı.
Fakülte son sınıfta iken Mehmed Zahid Kotku hazretlerinin küçük kızı Muhterem Hanımefendi ile evlendi.
Fakülteden mezuniyetini müteakip girdiği imtihanı başarı ile vererek Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Klasik-Dînî Türkçe Metinler Kürsüsü asistanlığını kazandı ve Aralık 1960’da üniversiteye intisap ederek akademik hayata adımını attı.
1971-1972 yıllarında, İstanbul Tuzla ve Ağrı Patnos’ta yedek subay olarak askerliğini tamamladı.1987 yılında kendi isteğiyle Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ndeki görevinden ayrılarak yurtiçi ve yurtdışında eğitim, kültür ve irşat faaliyetleri ile meşgul oldu.
4 Şubat 2001 tarihinde Avustralya’da, cami açılışı için yaptığı bir seyahat esnasında elim bir trafik kazası sonucu vefat etti. İstanbul’a getirilen naaşı Eyüp Sultan Mezarlığı’na defnedildi.
Sosyal Yönü
“İyiliği emredip kötülükten alıkoymak” (emr-i mâruf nehy-i münker) imandan sonra namazdan ise önce emredilmiştir. M. Es’ad Coşan Hocaefendi’ye göre insanın mütemadiyen kendisini yetiştirmeye çalışması hayatın gayesi değildir. Amaç Allah’ın rızasını kazanmaktır ve bu da salih bir kul olup başkalarını da ıslah etmeye çalışmakla mümkündür. İyi bir kul, içinde yaşadığı toplumun ve çağın sorunlarına yabancı kalamaz. Her zaman ve zeminin gerektirdiği usul ve yöntem vardır. Bu yol ve yöntemlerle sosyal çalışmalar yapılmalıdır. Hocaefendi bu anlamda herkesin yaptığı iş ve hizmetleri icra etmek yerine açık bulunan hizmet alanları üretmiş ve toplumun/ümmetin önünü açan, yönlendiren metotlar geliştirmiştir.
Vakıf; sermayeyi, Allah için insanların yararına yöneltmek ve bu yolda harcamaktır. Dînî emirlerin teşviki sayesinde müslümanlar, sermayeyi âdetâ vakıf kurmak için kazanmış, bu niyet ve düşünce ile iktisâdî düşüncelerini çerçevelemişlerdir. Hocaefendi de ilmî birikimini, sosyal benini, dahası bütün şahsiyetini Allah için insanlara vakfetmiş bir vakıf insandır.
Konuşmalarında zaman zaman, “Ben kendimi size vakfettim.” demiş, etkili hizmeti hangi kanallarla yapacağını düşünmüştür. Şüphesiz vakıf müessesesi İslâm medeniyetinin ürettiği en değerli kurumlardandır. Bir milletin değerini, bir toplumun kalitesini, içindeki hayır cemiyetlerinin, vakıf ve derneklerinin, sosyal müessese ve teşkilâtlarının çokluğu ve etkinliği ile ölçüleceğini söyleyen Hocaefendi, bu yüzden birçok vakıf ve dernek kurmuş/kurdurmuştur.
a. Vakıf ve Dernek Çalışmaları
Bir vakıf kurulması ve bu yolla hizmet edilmesi M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin mürşidi Mehmed Zahid Kotku tarafından 1973 senesinde dile getirilmiş ancak bu istek/emrin yerine getirilmesi çalışmaları Hocaefendi’nin gayretleriyle 1979 tarihinde başlatılabilmiştir. Yapılan toplantılarda birçok isim gündeme gelmiş Mehmed Zahid Kotku’ya bunlar arz edilmiş ve sonunda “Hakyol Eğitim Yardımlaşma ve Dostluk” Vakfı ismi üzerinde karar verilmiştir. Kuruluş çalışmaları 1980’de tamamlanarak faaliyetlerine başlamıştır. Hakyol Vakfı Türkiye’nin sosyo-kültürel hayatında o kadar etkili olmuş ki 1980-90’lı yıllarda Hocaefendi’nin temsil ettiği grup Hakyol Camiası olarak isimlendirilmiştir. Hocaefendi’ye göre Hakyol Vakfı’nın üç ana gayesi vardır: 1. Eğitim, 2. Dostluk, 3. Yardımlaşma.
Hocaefendi, insanların sağlık problemlerinin giderilmesi ve bu hususta bilinçlendirilmeleri için Panzehir isminde bir dergiyi yayın hayatına geçirmiş ve bu derginin başyazılarını yazmıştır. Aynı zamanda sağlık adamlarının bu çerçevede örgütlenmelerini istemiş ve bu alanda etkin hizmetler icra etmiş bulunan “Sağlık Vakfı”nı kurdurmuştur. Bu vakıf aracılığıyla birçok beldenin sağlık taraması yaptırılmış, halka karşılıksız hizmet veren muayene odaları açtırmıştır.
Kültürü ve kültürel değerleri öğretmek, sahip çıkmak, korumak gayesiyle “İlim Kültür ve Sanat Vakfı”nı (İLKSAV) kurdurmuştur. Bilimsel projeler hazırlayarak, kendi ifadesiyle “bir nevi gölge bakanlıklar” şeklinde çalışarak ülkenin meselelerine çözümler üretmeleri, nitelikli bir neslin yetişmesi için İlim Kültür ve Sanat Vakfı’na bağlı olarak sayıca 10’un üzerinde enstitü kurdurmuştur. Bunlar; Tarih Enstitüsü, Müslüman Toplumlar ve Dış Türkler Enstitüsü, İletişim Enstitüsü, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tasavvuf Tarihini Araştırma Enstitüsü… gibi isimlerle kurulmuşlar, bu hususlarla ilgilenen bir çok insan ülkeye sosyal, siyâsî, ekonomik, akademik ve kültürel yönden hizmet üslenmişlerdir.
Ona göre İslâm, insan hayatının her ânını, her boyutunu ve her alanını ilgilendiren bir hayat sistemidir. Bu amaçlarla hanımların eğitimiyle ilgili olarak “Hanım Dernekleri”nin; çevre ile ilgili çalışmalar yapmak üzere “İlim, Ahlâk, Kültür ve Çevre Dernekleri”nin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını teşvik etmiştir.
M. Es’ad Coşan Hocaefendi, mü’minler arasında sevgi ve dostluk bağlarını güçlendirmek ve aynı zamanda eğiterek kuvvetlendirmek için çeşitli zamanlarda Aile Eğitim Programları tertip ettirmiştir.
Hocaefendi’ye göre, cami hayatın merkezindedir. Toplumun her kesiminin her türden ihtiyacının karşılanmasında önemli fonksiyonlar icra etmesi için vardır. Öyleyse cami, kadınlar ve çocuklara varıncaya kadar ihtiyaçları düşünülerek yeniden planlanmalı, her hâlükârda faaliyetler cami merkezli düşünülmelidir.
Teşvik ve tavsiye ettiği bu tür vakıf ve derneklerden Türkiye’de ve Türkiye dışındaki çeşitli ülkelerde yüzlercesi kurularak hizmet üstlenmişlerdir. Bu müesseseler vasıtasıyla gerçekleştirilmek istenen, insanların kaliteli yetişmesi, birliği, beraberliği ve dostluğu olmuştur.
Konferanslarıyla, vaazlarıyla, ev ziyaretleri ve buralardaki sohbetleriyle toplumun çok çeşitli kesimlerine sevgiyi aşılamış, onların eksiklerini tamamlamaya çalışmıştır. Kendisinin ulaşamadığı yerlere, kurulmasına önayak olduğu vakıf, dernek ve sair kuruluşlarla ve dergi, gazete, radyo ve televizyon kanallarıyla ulaşmayı amaçlamış; bu alanlarda atılımlar gerçekleştirmiştir.
Hoceafendi, dünya müslümanlarının sorunlarıyla yakından ilgilidir. O yüzden çalışma odasına büyük bir Dünya haritası asmıştır. Ve “odanın bir duvarını baştan aşağı kaplayan, benim üç boyum kadar dünya haritası var. Ne zaman haritalara baksam çok üzülüyorum” demektedir. “Elimden gelse şu haritayı kaldırıp yerine evrenin haritasını asacağım!” diyerek bundan da tatmin olmadığını vurgulamış ve vizyonunun sınırlarını ifade etmiştir.
Onun hizmet ufkunun sınırlarında sadece müslümanlar yoktur. Hiç kimseyi dışlamadan ve dışarıda bırakmadan bütün insanlara yönelik çalışma ve hizmet yapmak gayesindedir. İnsanları Hz. Adem’den kardeş olduğu için sevmektedir.
b. Yayıncılık ve İletişim Çalışmaları
İletişim vasıtalarına yönelmenin gerekli olduğu düşüncesinde olan M. Es’ad Coşan Hocaefendi, yazılı ve görsel medya alanlarında çeşitli faaliyetler gerçekleştirilmesine önayak olmuştur.
Bu gayelerle İslâm Mecmuası, İlim ve Sanat Dergisi, Kadın ve Aile Dergisi, Gülçocuk Dergisi, Panzehir Dergisi ile günlük gazete olarak Sağduyu Gazetesi’ni yayınlatmıştır.
Kurulduğu günden beri ülkemizde yaygın ve etkin bir yayın çizgisi izleyen AKRA (Ak Radyo) ile AK TV (Ak Televizyon) de bizzat kendisinin teşvik ve katkılarıyla kurulmuş olan medya kuruluşları olmuştur.
Ayrıca Hocaefendi, çeşitli dinî, edebî, tarihî ve kültürel eserlerin neşredildiği Seha Neşriyat’ı kurdurmuştur.
Hocaefendi, başta İslâm Mecmuası olmak üzere, Kadın ve Aile, İlim ve Sanat, Panzehir ve Gülçocuk dergilerine yazdığı başmakalelerinde didaktik üslûbu kullanmış, kolay okunan ve her seviyeden insana hitabeden bir tarz benimsemiştir. Yazılarındaki temel gaye, mesajı doğru olarak vermektir.
Bu bakımdan doğrudan doğruya anlatım yolunu tercih ederek, sade ve anlaşılır metinler ortaya koymaya azamî dikkat göstermiştir. Bu yazılarında dinî düşünce, dinî hayat, tasavvuf, sevgi ve ahlâkî değerler, dinler tarihi, dinler ve kültürler arası ilişkiler, kültürel değerler ve kültür değişimleri, İslâm medeniyeti, İslâm coğrafyası, İslâm ülkelerinde yaşanan sıkıntılar, işgaller ve savaşlar, eğitim meseleleri, toplumsal ve bazı güncel siyasî konular, aile ve sorumluluklar, güzel konuşmak, estetik duyarlılık, dünyaya açılmak ve uluslararası arası kültür gibi konuları ele almıştır.
Ancak İlim ve Sanat dergisinde daha çok din ve ilim, din ve edebiyat, bilimsel araştırmaların önemi, ilim zihniyeti, hak ve adalet, ihtisaslaşmak, millî kültür gibi derginin dosyalarına uygun konuları ele almıştır. Bu bakımdan onun İslâm Mecmuası ve Kadın ve Aile dergisindeki yazılarını daha çok bireysel ahlâka, sosyal ve güncel konulara ilişkin değerlendirmeler olarak görmek mümkündür. Oysa İlim ve Sanat dergisi ilim, sanat ve estetik konularını öne çıkaran ilmî kaygılar güden yazılardır. Fakat her iki gurupta da didaktiklik, doğrudan doğruya anlatım ve sadelik kendini gösterir.
c. İktisadi Yönlendirmeleri
Helal lokmanın, hayatın en önemli vazgeçilmezlerinden olması ve tasavvufun temeli sayılmasından dolayı Hocaefendi, iktisâdî konularla da ilgilenmiştir.
Es’ad Coşan Hocaefendi’ye göre, ekonominin şahsî, toplumsal ve beynelmilel boyutları vardır. İçinde bulunduğumuz dünya atmosferinde ekonomi aynı zamanda önemli mücadele sahalarından da birisidir. Dünya üzerinde kıyasıya bir ekonomik savaş sürdürülmektedir. Müslümanlar da ekonomik yönden güçlü olmak için gece gündüz çalışmalıdırlar.
İnancının gereği olarak iktisâdî alanlarda önemli faaliyetler ve girişimlerde bulunmak için hem fertleri hem de toplumu uyarmış, yeri geldiğinde de bizzat bu tür müesseselerin kuruluşuna önayak olmuştur.